Küçük bir
tavsiye serime bu kadar ara vermek istemezdim
ama kahretsin çok yoğun bir
hayatım var(!) Viskim nerde kaldı Sebastian !!
Neyse
tavsiye veren ciddi cici kız moduma bürüneyim de başlayalım. Öncelikle eminim
gözünüze çarpan ilk şey "MALI" ifadesini büyük yazmam olmuştur. Bu noktada kişisel gelişim yazarı Hans
Glint'ten alıntı yapmadan duramiyceyim :
" 'Malı' ifadesi suçluluğa kaymaktadır ve kendi mutluluğumuzdan başka
uymak zorunda olduğumuz biraz daha yüksek bir düzenin var olduğu anlamına
gelir. Kendimizden başka bir şeye veya birine karşı bir zorunluluğumuz olduğu
hissini vermektedir... Sizin yaşamınız sadece sizindir. Onunla neler
yapacağınıza karar vermekte özgürsünüz. Diğer hiçbir üst düzene veya da başka
bir şeye uymak zorunda değilsiniz."
Hanscım
sonlara doğru biraz İsyankar Stayla'ya bağlamış olabilir. Söylediklerinin
hepsine katılıyorum diyemem ama ilk cümlesinde çok haklı. Üniversite kazanmayı
birine veya bir şeye karşı zorunlulukmuş gibi görüyoruz. Kendi tercihlerimizi,
kendi mutluluğumuzu çoğu zaman geri plana atıyoruz.
Size aslında
Neden Üniversite Kazanmalıyım sorusunun cevabını vermeyeceğim çünkü
üniversiteyi kazanmak ya da üniversite okumak zorunda değilsiniz. Zaten eğer
istemiyorsanız hayatınızın en az 2
yılını mahvetmenizin bir anlamı da yok. Anlamlı olan şey 'üniversite okumak' değil 'üniversite
hayatı'.
İsterseniz
size bu hayatın getirdiği güzelliklerden biraz bahsedeyim. Sonrasında ne
istediğinize kendiniz karar verin :)
1) Bir mesleğiniz olur.
Tamam ilk
okuyuşta biraz komik olabilir. (lütfen gülmeyiniz) Ama üniversitenin bize
kattığı ilk şey -ister yapın ister yapmayın- bir meslektir. Şu anda bir
bijuteri dükkanınız olabilir ama kenarda duran bir bilgisayar mühendisliği
diplomanız olduğunu unutmayın. İstediğiniz yerde hava atabilirsiniz :)
2)Ve birçok farklı meslekten arkadaşınız...
"Ahh
çok iyi bir psikolog arkadaşım var numarasını vermemi ister misin tatlım?"
bu cümlenin kökeni bence üniversite okumaktan geçiyor. (Tabi istisnalar kaideyi
bozmaz :)) Bir hemşire olabilirsiniz ama tarih öğretmeni bir arkadaşınızdan
öğrenecekleriniz tarih kitabı okumaktan çok daha zevkli olacaktır eminim.
3)Hayata farklı açılardan bakmaya başlarsınız.
Üniversite
geniş bir kitleye hitap eder. İlkokul ve lise gibi sadece mahalleden ya da
farklı semtlerden insanlar değil farklı şehirlerden hatta farklı ülkelerden
birçok insanla bir arada olursunuz. Sadece farklı insanlarla bir arada olmak
değil belli bir olgunluğa erişmiş kişilerle bir arada olmak da insanı etkiler.
Onların düşüncelerinden, giyinme tarzlarından, konuşmalarından, adetlerinden,
hayata bakışlarından ve daha sayamadığım birçok şeyden etkilenir kendinize
sınırlar çizmeye, kendi benliğinizi oturtmaya, önyargılarınızı yıkmaya
başlarsınız. Bunu sadece üniversitede yapabilirsiniz demiyorum fakat bu bilince
ulaşılabilecek en güzel ortamların başında geldiğine inanıyorum :)
4)Kendi ayaklarınız üzerinde durmayı öğrenirsiniz.
Farklı bir
şehirde okuyun ya da okumayın üniversite size kendi ayaklarınız üzerinde
durmayı öğretecektir. Sorumluluklar edinecek bilinçlendikçe büyüdüğünüzü
hissedecek karşınıza çıkan her zorluğu kendi başınıza aşmak isteyeceksiniz.
Başardıkça kendinizi daha güçlü hissedeceksiniz. Bir madde önce bahsettiğim
'hayata farklı açılardan bakmaya başlamak' bile kendi ayaklarınız üzerinde
durmaya başladığınızın kanıtıdır. (Yalnız ben tam akıl hocasına bağladım tööbe
:D )
Üniversite nasıl kazanılır? yazımı da buradan okuyabilirsiniz :) -->http://kucukefiks.blogspot.com.tr/2015/09/kucuk-bir-tavsiye-universite-nasl.html