11 Ekim 2015 Pazar

#Küçük Bir Tavsiye: Neden Üniversite KazanMALIyım ?

Küçük bir tavsiye serime bu kadar ara vermek istemezdim  ama  kahretsin çok yoğun bir hayatım var(!) Viskim nerde kaldı Sebastian !!

Neyse tavsiye veren ciddi cici kız moduma bürüneyim de başlayalım. Öncelikle eminim gözünüze çarpan ilk şey "MALI" ifadesini büyük yazmam olmuştur.  Bu noktada kişisel gelişim yazarı Hans Glint'ten  alıntı yapmadan duramiyceyim : " 'Malı' ifadesi suçluluğa kaymaktadır ve kendi mutluluğumuzdan başka uymak zorunda olduğumuz biraz daha yüksek bir düzenin var olduğu anlamına gelir. Kendimizden başka bir şeye veya birine karşı bir zorunluluğumuz olduğu hissini vermektedir... Sizin yaşamınız sadece sizindir. Onunla neler yapacağınıza karar vermekte özgürsünüz. Diğer hiçbir üst düzene veya da başka bir şeye uymak zorunda değilsiniz."

Hanscım sonlara doğru biraz İsyankar Stayla'ya bağlamış olabilir. Söylediklerinin hepsine katılıyorum diyemem ama ilk cümlesinde çok haklı. Üniversite kazanmayı birine veya bir şeye karşı zorunlulukmuş gibi görüyoruz. Kendi tercihlerimizi, kendi mutluluğumuzu çoğu zaman geri plana atıyoruz.

Size aslında Neden Üniversite Kazanmalıyım sorusunun cevabını vermeyeceğim çünkü üniversiteyi kazanmak ya da üniversite okumak zorunda değilsiniz. Zaten eğer istemiyorsanız hayatınızın en az 2  yılını mahvetmenizin bir anlamı da yok.  Anlamlı olan şey 'üniversite okumak' değil 'üniversite hayatı'.

İsterseniz size bu hayatın getirdiği güzelliklerden biraz bahsedeyim. Sonrasında ne istediğinize kendiniz karar verin :)

1) Bir mesleğiniz olur.




Tamam ilk okuyuşta biraz komik olabilir. (lütfen gülmeyiniz) Ama üniversitenin bize kattığı ilk şey -ister yapın ister yapmayın- bir meslektir. Şu anda bir bijuteri dükkanınız olabilir ama kenarda duran bir bilgisayar mühendisliği diplomanız olduğunu unutmayın. İstediğiniz yerde hava atabilirsiniz :)

2)Ve birçok farklı meslekten arkadaşınız...


"Ahh çok iyi bir psikolog arkadaşım var numarasını vermemi ister misin tatlım?" bu cümlenin kökeni bence üniversite okumaktan geçiyor. (Tabi istisnalar kaideyi bozmaz :)) Bir hemşire olabilirsiniz ama tarih öğretmeni bir arkadaşınızdan öğrenecekleriniz tarih kitabı okumaktan çok daha zevkli olacaktır eminim.

3)Hayata farklı açılardan bakmaya başlarsınız.


Üniversite geniş bir kitleye hitap eder. İlkokul ve lise gibi sadece mahalleden ya da farklı semtlerden insanlar değil farklı şehirlerden hatta farklı ülkelerden birçok insanla bir arada olursunuz. Sadece farklı insanlarla bir arada olmak değil belli bir olgunluğa erişmiş kişilerle bir arada olmak da insanı etkiler. Onların düşüncelerinden, giyinme tarzlarından, konuşmalarından, adetlerinden, hayata bakışlarından ve daha sayamadığım birçok şeyden etkilenir kendinize sınırlar çizmeye, kendi benliğinizi oturtmaya, önyargılarınızı yıkmaya başlarsınız. Bunu sadece üniversitede yapabilirsiniz demiyorum fakat bu bilince ulaşılabilecek en güzel ortamların başında geldiğine inanıyorum :)

4)Kendi ayaklarınız üzerinde durmayı öğrenirsiniz.


Farklı bir şehirde okuyun ya da okumayın üniversite size kendi ayaklarınız üzerinde durmayı öğretecektir. Sorumluluklar edinecek bilinçlendikçe büyüdüğünüzü hissedecek karşınıza çıkan her zorluğu kendi başınıza aşmak isteyeceksiniz. Başardıkça kendinizi daha güçlü hissedeceksiniz. Bir madde önce bahsettiğim 'hayata farklı açılardan bakmaya başlamak' bile kendi ayaklarınız üzerinde durmaya başladığınızın kanıtıdır.  (Yalnız ben tam akıl hocasına bağladım tööbe :D )

Hepimiz birbirimizden farklıyız. Birimiz için vazgeçilmez olan şeyin diğeri için hiçbir önemi olmayabilir. Umarım açık ve anlaşılır bir yazı olmuştur. Üniversiteye bakış açınız değiştiyse ve buna minnacık bir katkım olduysa bilmek isterim. Sevgileeer :))))

Üniversite nasıl kazanılır? yazımı da buradan okuyabilirsiniz :) -->http://kucukefiks.blogspot.com.tr/2015/09/kucuk-bir-tavsiye-universite-nasl.html