Mutluluk Tuzağı, anksiyete,
depresyon, stres, olumsuz duygu ve düşüncelerle başa çıkmaya yardımcı olmak
amacıyla yazılmış. Ancak benim düşüncem bu kitabı bütün insanların okuması
gerektiği. Uygulayın ya da uygulamayın. Katılın ya da katılmayın. Kitabın ana
konusu olan ACT (Acceptence and Commitment Theraphy) yani Kabul ve Kararlılık
Terapisi, gerçekten modern psikoloji algısını derinden sarsan bir yaklaşım
biçimi. Fikir babası Steven Hayes olmakla beraber bu kitabın yazarı Steven
Hayes’ten fazlasıyla etkilenen psikolog Russ Harris.
Kitabın gidişatını şöyle
özetleyeyim. Öncelikle zihnimizin evrimleşme sürecinden bahsediliyor. Yani
mutlu olmak peşinde ne kadar koşuyorsak öfke, keder gibi rahatsızlık verici
duygulardan aynı hızla uzaklaşmaya çalışmamızın nedenlerinden. Sonrasında
mutluluğun ne olduğu, mutluluk tuzağını nasıl kurduğumuz, duygu ve
düşüncelerimizi kontrol etme çabalarımız ve bunun sakıncaları. ACT`ın ne
olduğu, nasıl kullanıldığı ve yöntemleri. Son olarak da kendimize değerlerimiz
doğrultusunda bir hayat kurmamız konusunda yardım ederek kitabı sonlandırıyor yazar.
PEKİ NEYİN NESİDİR BU MUTLULUK?
Mutluluğun birbirinden farklı iki
anlamı olduğu söyleniyor.
1)Zevk,
memnuniyet, haz hissi.
2)
İçsel anlamda zengin, dolu ve anlamlı bir hayat sürmek.
ACT mutluluğun ikinci anlamını esas
alıyor. Bizim için önemli olan değerleri keşfedip, hayatta savunduğumuz şeyler
doğrultusunda hareket ettiğimizde zengin ve anlamlı bir hayat yaşayacağımızı ve
doğal olarak her ne kadar keyifli duygular hissedeceksek aynı zamanda keder,
korku ve öfke gibi rahatsızlık verici duyguları da hissedeceğimizi söylüyor.
"ACT’ın
amacı; kaçınılmaz olarak başınıza gelebilecek acılarla etkin bir şekilde başa
çıkarken zengin, dolu ve anlamlı bir yaşam sürmenize yardımcı olmaktır.”
Mutluluk tuzağının ne olduğu ve bu
tuzağı nasıl kurduğumuza bakalım bir de. Düşününce o kadar mantıklı geliyor ki…
Küçüklüğümüzde dinlediğimiz masallardan tutun da izlediğimiz filmlere,
dizilere, okuduğumuz kitaplara kadar karşılaştığımız sonuç çoğunlukla mutlu son. Dolayısıyla beklentilerimiz
hep mutluluk üzerine oluyor. Mutluluğun insanın olması gereken normal bir hal
olduğunu düşünüyoruz. Keder, öfke gibi duyguları hissettiğimizde ise kendimizde
bir sorun olduğunu düşünmeye ve isyan etmeye başlıyoruz. Bu rahatsızlık veren
duygu ve düşünceleri istemiyoruz ve bunlardan uzaklaşmak için elimizden geleni
yapıyoruz. İşte mutluluk tuzağı burada oluşuyor.
“Mutluluğa
ulaşmak için, olumsuz duygu ve düşüncelerimizden kaçınmaya veya kurtulmaya
çalışıyoruz. Ama ne kadar çok çabalarsak o kadar fazla kötü duygunun oluşmasına
yol açıyoruz.”
“Çözüm, sorunun ta kendisidir.”
PEKİ ÇÖZÜM NASIL OLUYOR DA SORUN HALİNE GELİYOR?
Bunu daha iyi anlayabilmek için
kitapta çok güzel bir örnek verilmiş:
Normal ve sağlıklı bir ciltte oluşan geçici
bir kaşıntı için kaşımak iyi bir çözümdür. Ancak ciltte anormal bir kaşıntı
olduğunu düşünürsek-örneğin suçiçeği,
kızamık, zona gibi rahatsızlıklardan kaynaklanan kaşıntı- kaşımak daha fazla
zarara yol açacaktır. Yani çözüm, sorunun kendisi haline gelmeye başlar. Bu
duruma en bilinen adıyla “kısır döngü” deniyor.
Başka
bir örnek daha verelim:
Deniz, kilolu olduğu için
arkadaşları arasında kendini yetersiz, çirkin ve ezik hissediyor. Böyle
hissetmek istemediği için arkadaş ortamına daha az katılmaya başlıyor. Bir süre
sonra kendini yalnız hissetmeye başlıyor ve kendini daha fazla yemeğe veriyor.
Bu doğal olarak ona daha fazla kilo aldırıyor ve Deniz kendini bir de pişman
hissetmeye başlıyor. Tüm bunlar onda daha fazla rahatsızlık verici duygu ve
düşünceye yol açıyor. Sonuç olarak yine “kısır döngü”.
“ACT’ta
düşüncelerle ilgili olarak bizi esas
ilgilendiren şey bunların doğru ya da yanlış olmaları değil, bize faydalı olup
olmadıklarıdır.”
ACT, duygu ve düşüncelerimizi
yalnızca bize bir fayda sağlıyorsa dikkate almamız gerektiğini savunuyor. Deniz
“Çok şişmanım.” düşüncesini daha düzenli ve sağlıklı beslenmek ve spor yapması
konusunda bir uyarı olarak dikkate alırsa bu düşünce ona bir fayda
sağlayacaktır. Yani olumsuzdur ancak fayda veren bir düşüncedir.
ACT , altı temel ilkeye dayanarak
iki ana hedefe ulaşmaya yardımcı olacaktır:
- Acı veren duygu ve düşüncelerle etkili bir şekilde başa çıkmak.
- Zengin, dolu ve anlamlı bir yaşam sürmek.
Bu altı temel ilke şu şekilde;
- Ayrışma
- Yer Açma
- Ana Odaklanma
- Gözlemleyen Benlik
- Değerler
- Değer Odaklı Eylemler
Bu kitapta en sevdiğim şey, bizim
bir insan olduğumuz gerçeğini sıkça vurgulaması. Yani mutluluk da doğamızda var
hüzün de, korku da, kaygı da. Kendimizi yalnızca mutlu olmanın normal olduğuna ve
hayat boyu amacımızın mutluluk olmasına öyle odaklamışız ki insan olduğumuzu
unutuyoruz. Mutluluk peşinde o kadar koşuyor ve rahatsız edici duygulardan
öylesine kaçıyoruz ki içinde bulunduğumuz anın, sahip olduklarımızın kıymetini
bilemiyoruz. Hayatta değer verdiğimiz istikametten sıklıkla şaşıyor hatta çoğunlukla
o istikameti asla bulamıyoruz.
Yazarın sıklıkla vurguladığı bir
başka şey de ACT ve yöntemlerinin kişiler tarafından denenmesi, işe yaramadığını
düşündüğü bir yöntemi uygulamak zorunda olmadığı. Yani yine insan olmanın
gerektirdiği gibi kitapta yazan her yöntem herkeste işe yaramayabilir. Bu
yöntemleri hayatımızın gidişatında bazen tamamen unutabiliriz. Bazen işe
yarayan bir yöntem başka bir zaman hiç işe yaramayabilir.
İşte bu samimiyet kitabı daha da
okunabilir yapıyor. Yazar sizinle sohbet ediyormuş gibi her şeyi açıklayarak,
örnekler vererek, deneyler yaptırarak hatta gerektiği yerlerde kitabı okumaya
ara vermenizi söyleyerek size yol gösteriyor.
Daha çok okumak dileğiyle… :)
Teşekkürler
YanıtlaSil